18 Haziran 2011 Cumartesi

Behramkale(Assos)

Behramkale Köyü Çanakkale Ayvacık'a bağlı bir köy...
Bu tarihi köyün içinde gezip kocaman kocaman papatyalardan taç yapan insanları seyrede seyrede gezinmek mümkün...


Hıdırellezde destanlar şeklinde yazıp gül ağacının dibine gömdüğüm sonra yine sabah ezanları olmadan gömdüğüm yerden çıkardığım dilek ve dua listemi böyle bir osmanlı köprüsünden akan suya atacağım hiç aklıma gelmezdi...Hele bir de akıp giderken arkasından bakakalışımız görülmeye değerdi :))
                                       

                                                           Athena tapınağı...

Ben yemedim ama yeğenim çok sevdiği için ona aldım bu renkli şekerlerden :)
Benim Assos'a gittiğimde antik limana gitmek için minibüs seferleri henüz başlamamıştı, sit alan olduğu için yollar çok dar ve yılan görme olasılığınız çok fazla :) ben kaç tane gördüğümü hatırlamıyorum :) yani yolun bir tarafına gitseniz uçurum, diğer tarafına gitseniz yılan, ortasında gitseniz arabayla burun buruna kalıyorsunuz :) size önerim yürüyerek gitmeyiniz:))
Ama o kadar yol yürüdüğümüze deydi diyebildiğimiz bir manzara vardı karşımızda...
Pek çok insana göre çıkışı olmayan bir yer gibi gözükse de sakin ve güzel bir ortamı var...

Notlar:
Assos'un dondurması güzel,
Midilli adasını parayla seyrettirenler utansın diyorum :),
Hayvanları çok farklı ve salıverilmiş, sahipleri falan yok başlarında güzel görünüyorlardı :)
Gözlemeleri dondurucudan çıkartıp satan yerler var özellikle gittiğiniz mekanlarda sorarsanız iyi edersiniz, zira elle gözünüzün önünde açıp yapan yerler de var tazecik :)
Mutlaka gidilmeli görülmeli...

16 Haziran 2011 Perşembe

bana gelince hayat neden masalsın?

İçimde bir şey var...
bilemiyorum anlatmasını
kelimelerle anlatamıyorum
böyle boşluk gibi
ama değil gibi
işteyken bile doldurulmasını istediğim
bi sürü şeyi aynı anda okuma isteği gibi
bir sürü filmi izlemiş olduğumu hissetmek gibi
çok doldurulmuş olmak gibi
nazan bekiroğlunun bir yazısını okudum geçen gün
çok beyendim
küçülsem biraz diyordu
bense bu aralar o yazının tersini düşünüyorum hep
yani yaşadığım şeyler her normal insanın yaşamış olduğu ya da yaşayacağı şeyler belki
ama sanki ben yaşayınca mucize yaşamışım gibi hissediyorum
o kadar sıradanlığın içinde yaşayınca belki sıradışı geliyor kimbilir
onca şeyin arasından cımbızla çekip aldığım küçük mutluluklara sevinebiliyorum hala(belki bunu görebildiğim için şanslıyımdır!)
bi sürü kızdığım şey olmasına rağmen babamın bazen çok ince fikirli olabilişine mutlu oluyorum, şaşırıyorum
hep şükrediyorum halâ
bi hanımeli kokusu duyunca bile kendimden geçebiliyorum
ama öte yandan bi açık var :)
bir sürü kitabım olsun, kitaplığım olsun istiyorum, nazan bekiroğlu'nun kitabını istediğim anda iş çıkışı gidip bi kitapçının rafından ya da bi sahaftan alabilme özgürlüğünü istiyorum, kitapyurdu sepetimde öylece beklesin istemiyorum...
sinema izlemek için 75 km yol gitmeme gerek kalmasın istiyorum
evimde film keyfi yapmak işkenceye dönüşmesin istiyorum
daha çok şey bilmek
daha çok şey öğrenmek istiyorum
ablamdan ayrı yaşamak istemiyorum
aynı anda bir sürü şeyi yapmak isteyip geriye baktığımda boş bi hayat görmek istemiyorum
bir şey üretmek istiyorum
iş dışında bir şeyler
ben artmak isterken kimisi sadeleşmek istiyor
her birimiz farklı bir hayat istiyoruz neticede
ama nihayetinde hep şükür dolu bir hayat diliyorum
sindire sindire yaşayabileceğim hep şükür ve sabır dolu bir hayat!
herkes için...