2 Ağustos 2012 Perşembe

değişim

Ne çok oldu yazmayalı. Ama görüyorum ki tek yazmayanda ben değilim. Herkes kendi telaşının içinde artık paylaşamıyor halde. Ben yazmadığım dönemde neler yaptım özet geçeyim,

yıllardır çalıştığım işimden nihayet ayrıldım.
herkesin rızasını alarak aniden sessizce geldim istanbul'a...
3 hafta yeni işime onların düzenine alışmama yetti...
yeni insanlarla tanışmayalı çok uzun zaman olmuştu
garipsiyorum zaman zaman
27 hazirandan bu yana gelgitler içinde olan duygularım var
annemi özlüyorum bazen ama alışmak zorundayım ve kendi düzenimi kurmak...
küçük bi ilçeden çıkıp İstanbul'a gelmiş olmamı ani ve keskin bir çıkış olarak nitelendirenler oluyor
mucize gibi gözükse de hiç de öyle değil bekleme sürem hiç az değil ve oldukça sancılı geçmişti zira...
ha beklediğime değdi mi derseniz çıkış için evet ama henüz olmak istediğim yerde de değilim.
inşallah o da olacak inanıyorum.
bi takım insanların şişirilmiş egolarını görmek oldukça sinir bozucu ama bu belli bi  zümre için kronikleşmiş ne yazıkki
bir de şu durum var ki kimi insanların özellikle altını çizerek söylemiş olduğu cümlelere sanırım inanmamamız gereken dönemlerden geçiyoruz. Hani derlerya imamın dediğini yap, yaptığını yapma!
çok garip! ama şaşırmamak lazım...

ve bugün teyze oluşumun 1. yıldönümü:)  teyze diyeceğin günü iple çekiyorum elif!



kendime not: böyle gelgitler içindeyken sırf sana destek olan insanları üzmemek için bile olsa dik dur!

20 Mayıs 2012 Pazar

hiç...
günler, aylar geçiyor ve belki de yıllar geçicek ben halâ aynı yerdeyim...

masalım bitmiş olabilir...ama içime bir sorsanız?

4 Mart 2012 Pazar

bazen beni geçiriyor sabahları...yüz verirsem hemen patisini atıyor üzerime patisi çamurluymuş ıslakmış çok da umrunda değil kirletiyor üstümü ama kızamıyorum :)


bu da komşumuzun sevimli köpeği :) gözleri görünmüyor tüylerden çok tatlı...
 yakından fotoğrafını çekemiyorum pek yanaşmıyor bana ama çok sevimli :)

4 Şubat 2012 Cumartesi

bir düzen peşindeyim
arkasından koşmakla da olmuyor sanki olacaksa da hemen değil
bi yerlere ait olamamak ne fena bişey sığamamak
uzaklaşmak
özlemek
ağlamak
kaygılanmak
ayrılıkları sevmediğimi söylemiştim di mi? yineleyelim öyleyse...

22 Ocak 2012 Pazar



çok mu sessiz kaldım ne?
havalar eksi bilmemkaçlarda.
5 gündür sularımız akmıyor çünkü buz tuttu
babam her gece "bu gece sular gelir" diye bizi kandırıyor
annem lodos çıkıyor diye seviniyor
bugün en sevdiğim yemeği pişirdim ilk kez 'kuru patlıcan dolması'
annem içine ne koyduğumu sordu kahretsin çok lezzetli olmuş
elif için atkı, bere ve patik örüyor annem bana da bundan ör dedim bakalım napıcak :)
tumblr da gezerken kayboluyorum biri beni tutsun
blogumun adından çok sıkıldım değiştiresim var hatta içini boşaltasım var
ve gidesim var her zaman ki gibi :)
bana lazım yeni yaşam alanı dımtıs dımtıs

31 Aralık 2011 Cumartesi

2011'de çok yoruldum ben. 
bunaldım, sıkıldım, sevmedim 2011'i...ben bir şeyler yapmak istedikçe bir şey hep ensemden  tutup oturttu beni yerime, asıldı arkamdan hep. çok yoruldum, çok ağladım.kendimi hiç bu kadar güçsüz, dayanıksız hissettiğim bir zaman dilimi yaşamamıştım. bıktım ve bezdim. ayaklarım geri geri gitti işe giderken. ayaklarımı sürüdüm.
ama fark ediyorum ki taşlar yavaş yavaş oturuyor yerine bana kalan beklemek sadece...bakmayın sadece dediğime karşıdan geçip seyrediyor gibiyim olanlara. bekliyorum bekliyorum ama artık sabredemez oldum, zorlanıyorum...

2012'de daha doğrusu en kısa zamanda istifa etme hayalini kuruyorum. İşimden, patronumla helalleşerek ayrılmayı, özgürlüğüme kavuşacağım günü dört gözle bekliyorum. yepyeni bir iş istiyorum. çok kısa zamanda yaşamak istediğim tek şey bu...

umutsuz yaşanmıyor, ne kadar üzülürsek üzülelim bizi ayakta tutan bir şeyler var hep çok şükür...onları görüp sıkı sıkıya yapışmak gerek belki de ve kıymetlerini bilmek...
Allah hayalsiz, umutsuz bırakmasın hiç...


resim

20 Aralık 2011 Salı

karpuz turşusu

Babam eskiden annemin adını karpuzlara kazırmış blog :)
Bu karpuz turşusu da yine annemlerin köyde yaşadıkları zamanlardan kalan bir gelenek bizim evde. 
Yaşadığım yerle köyümüz arası çok uzak olmamasına rağmen burada karpuz turşusunu pek bilen yok. 
kelek turşusunu duyduk da karpuzu duymamıştık diyenler oluyor.
Tadı çok güzel bizden önermesi :)



19 Aralık 2011 Pazartesi

inek sigortalanır

kariyer hayatıma iki inek sigortalayarak devam etmekteyim. ilerleme var bence evet.

18 Aralık 2011 Pazar

Pazar günü, soba, yalnızlık, tek başına kahvaltı, dinlenme, yağmur, kitap...
özetle budur hacı.
ha bir de camdan bakınca gördüğüm komedi bir manzara
anlatayım hemen
Babam ceviz ağaçlarımıza CD asmış! evet bildiğimiz cd. bunlar yazdan beri yani ceviz ağaçları yapraklıyken takılmış cd ler. Ancak gel gelelim ağaçlar yapraksız kalınca cd ler kabak gibi meydanda kaldı. Sallanıyor, parlıyor ve dönüp duruyorlar. Babamın muhtemelen kargalar cevizleri yemesin diye yaptığı bir korkuluk bunlar. işe yarıyorlar mı bilmiyorum ama manzarası pek fena

10 Aralık 2011 Cumartesi

tükenmişlik sendromu

Uzun zamandır çalışasım gelmiyor. O kadar yorgun hissediyorum ki kendimi sabahları uyanmak bir dert kalktığım yerden kıpırdayıp da o neyle gideceğimi bilmediğim araca (bazen evimizin önündeki  ilköğretim okuluna taşımalı eğitim öğrencilerini bırakmış okul taşıtları, bazen -kâh bir keçi ile yol arkadaşlığı yaptığım kâh anason kokan- bir köy dolmuşu, bazense rastgele bindiğim tanıdığım/tanımadığım sıradan bir otomobil -otostoptan farkı var mı bilemiyorum zaman zaman babam kendi elleriyle bindiriyor beni hadi güle güle diyerekten, gerçi bazen de tırsıp bindiğim arabanın plakasını alıyorum ve yol bitene kadar kurguluyorum adam beni kaçırırsa nasılsa arkada oturuyorum önce plakayı en yakınıma msj atarım sonra adamın boğazından tutar asılırım gibi şeyler düşünüyorum çok film de izlemiyorum aslında)  doğru ilerlemek ayrı bir dert.

Böyle bir bezmişlik hali, bitkinlik, üstüme ölü toprağı serpilmişlik hali, kendimi ceset gibi hissetme hali! 
Her sabah tıpkı bir robot gibi uyanıp otomatiğe bağlanmış bir şekilde 11 yıldır! geldiğim işe geliyorum. Aynalara bakasım gelmiyor baktığımda da yüzümde bu bezmişliği görüyor ve bakmak istemiyorum. Beğenmiyorum bu halimi. Cuma günü nasıl bir yoğunlukta çalıştığımızı düşünüp günün bitmiş olmasına sevinip öte yandan yarının cumartesi olduğunu ve yine bir iş günü(!) olmasına üzülürken patronumun "yarın işe öğleden sonra gel" demesi bir nebze içimi rahatlatsa da birden iş arkadaşımın aklıma gelmesiyle yine de öğleden sonra gitmemeliyim diye düşündüm.

Sabah yine bezmiş bir halde uyandığımda gözüm annemin sobayı yakmak için yırtmış olduğu gazetede ki (bilirsiniz gazeteler çok amaçlıdır cam silinir, soba tutuşturulur, masa örtüsüdür) "tükenmişlik sendromu" başlıklı yazıya ilişti. Günlerdir düşündüğüm, kafamda sürekli bunun üzerine kelimelerin döndüğü, üzerine kafa yorduğum, bıktığım şeyin bir adı mı vardı? Tabi ki gazete yırtılmış olduğundan okuyamamıştım. Kahvaltıdan sonra 10:50 gibi  iş yerime gidip yazıya bir göz attığımda kendi teşhisimi koymuştum. Günlerdir yakın çevremden duyduğum "eski cıvıl cıvıl halin yok?"" sen mutsuzsun! " cümleleri bu yüzden miydi? Daha önce de adını duymuş olduğum halde ilgimi çekmeyen bu sendrom bana demek ki daha o zaman tükenmemişim hissini uyandırdı.

Geçen gün bi cafede oturup konuştuğum ve benim gibi olan iki kız arkadaşımla konuşurken de vardığımız kanaat şu olmuştu : işverenler personellerini 5 yılda  hadi bilemedin maximum 7 yılda yenilemeleri kendi menfaatlerine! Elbette ki bu sendromun oluşumunda iş ortamının, yolunda gitmeyen bir takım işlerin ve çözülmeyeceğini gördüğün problemlerin payı büyük...

Sonuç olarak yorgunum, zaman bu kadar hızlı ilerlerken vakit kaybettiğimi düşünüyorum, cesaretsiz oluşuma kızıyorum, evet buraya kadarmış deyip ceketimi alıp çıkamayışıma sinirleniyorum, yolunda gitmeyen şeylere dur! diyemediğim için kızıyorum, zamanı bekliyorum az kaldığını hissediyorum ve aynı zamanda umarım geç kalmamışımdır diye düşünüyorum...

2 Aralık 2011 Cuma

elif

benim kaymaklı kadayıfım, canım teyzecim, deniz gözlüm bugün 4.ayına girdi :)
maşallah canıma! 

30 Kasım 2011 Çarşamba

Miyalji

Dün işyerimden 15:55 de gidip 16:00 da döndüğüm ssk diyalogları :

Dr        : Evet güzelim nedir şikayetin?
(İç Ses): Güzelim ???
Dış ses  : Sol kürek kemiğim ağrıyor!
Hemşire: Sol yanım acıyor anne diye bir şiir vardı
(İç Ses): asldjslfunsflsu
Dr        : (kimliğimi eline almıştır) aaa yuri ne kadar...ben seni öğrenci sanmıştım 83lüymüşsün!
(İç ses) : Abi pardon da yani neden  halâ her yerde öğrenci sanılıyorum :/
Dış ses : Ay çok teşekkürler! (ElizabethBennetvari)

ve ele tutuşturulan bir adet reçete...

20 Kasım 2011 Pazar

kara kara kartallar karlı iyi tarlalar ararlar


Küçükken babam beni köy hizmetlerine götürürdü. Oradaki daktiloyu kurcalar harflerin çıkardığı sesler hoşuma giderdi. Lise yıllarıma geldiğimde ticaret lisesinde okuyacağım için daktilo dersimiz dolayısıyla babam arzuhalci Hüseyin amcadan almıştı bu daktiloyu bana. Okulda saatlerce daktilo dersi eğitimi almıştık. Öğretmenimiz Türkan hoca o kadar güzel öğretmişti ki  F klavyeyi çok hızlı kullanabilir hale gelmiştim. Daktilo sınıfımızı severdik temizliğini bile kendimiz yapardık. Daktilomla olan bağım iş hayatına geçince kopmuştu haliyle artık daktilo kullanılmıyordu kendi daktilomu da bir köşeye kaldırmıştım ama uzun zamandır yapmak istediğim bir şeydi onu boyamak. Lise yıllarımdan bana yadigar olan daktilomu boyadıktan sonraki halini pek çok sevdim ve ona şöyle dedim: Sana kırmızı çok yakışıyor!

14 Kasım 2011 Pazartesi

beklentiler sadece üzer

bana deli şeyler düşündürten bi şarkıydı...


susmak

bazen susmak gerekir, söylenecek pek çok şey olmasına rağmen susmak...
daha fazla eksik hissettirmemek ve eksik hissetmemek için susmak...
daha fazla kızdırmamak için ve hatta kırmamak için susmak...
yormamak için susmak...
üzmemek için susmak...
arda kalansa yalnızlık, düğüm ve bir sızı... kalbim, karnım ve burnumun direği arasında bir yerlerde...

3 Kasım 2011 Perşembe

Sara'nın adını hep duyardım Mercan'dan...Üniversiteden arkadaşlardı onlar. Mercan'ın düğününe gelince de tanışmış olmuştuk 2 yıl önce birlikte İstanbul'a nikaha gitmiştik gelin arabasının içinde...Cıvıl cıvıl, neşeli, fotoğraf çekmeyi ve çekilmeyi çok seven bir anaokulu öğretmeni Sara... Bu yaz evlenmiş bir müzik öğretmeniyle...ve 1 aylık öğretmenken tayini Van'a çıkmış müzik öğretmeninin...Gerisini yazmaya dilim varmıyor, henüz 3 aylık evliler... Göçük altından çıkarıldıktan sonra 1 hafta daha yaşamış Ahmet Melih öğretmen sonrası acı...yüzlerce insan öldü gitti...Dayanılması zor bir acı olmalı, Allah sabır ve güç versin diye hep dua ediyorum şimdi Sara için...ve herkes için...

29 Eylül 2011 Perşembe

eylül♥

mevsim pijamayı çorapların içine sokma mevsimidir. aşağıda ki canlılar da geleceğin hindileri eğer büyüdüklerini falan görürsem "o eski halinden eser yok şimdi" parçasını onlar için çalacağım.


29 Ağustos 2011 Pazartesi

mürdüm erikli tart

Bahçede, mürdüm, erik...mmm!  ne yapılabilir diye düşündük ee bugün pazardı 
yapmasam olmazdı bir şeyler...daha önce de böyle bir şey görmüştüm aklımda kalmış... iyi ki de kalmış..
nasıl güzel bir iş çıktı ortaya :)  ben denedim pişman değilim gene olsun gene yaparım :P 
ben bizim aile ye bu yetmez düşüncesiyle malzemeleri iki katına çıkararak yaptım...eriklerin üzerine şeker çok gelir sandığım için yarısını kullandım nitekim benim damak tadıma göre çok lezzetli oldu ama şekerli sevenler için tüm şekeri kullanmakta fayda var...




sonuç; tepsinin boşalması uzun sürmedi :)
tarif için teşekkürler @aysemoztas


27 Ağustos 2011 Cumartesi

  • yaz mevsiminde ramazan bir başka güzelmiş...türlü türlü meyveler, karpuzlar, buz gibi içilen suya o kavuştuğun an...bahçede kılınan komşularla teravih...geldi de geçiyor bile işte...yine kavuşuruz inşallah...
  • yanımda oldukları halde doyamadığım ve çok özlediğim sevdiklerim var...gidecekler diye şimdiden endişeliyim...
  • bir istanbul turu yapıp geldik geçtiğimiz h.sonu...yorucu da olsa arkadaşlarla çok keyifli geçti...istanbul  güzel ya♥
  • ev-iş arası mekik dokumasına devam yeni arayışlar içerisindeyim yine ama boş boş duruyorum da bakalım
  • ağustos bana teyzeliği getirdi bakalım eylül ne getirecek?

7 Ağustos 2011 Pazar

teyze oldum!

İnsanın yaşı ilerledikçe sürekli "oluyor" galiba...
Ne bileyim işte...
Benim bu yaşıma kadar olduklarımı saysak; kız kardeş oldum, görümce oldum, hala oldum, baldız oldum, mezun oldum, son olarak hayallerim gerçekleşerek teyze de oldum...
insanın sıfatlarına sıfat ekleniyor günler geçtikçe...
abim 2 ağustosta dayı oldu mesela annem anneanne ama babam hep dede yazık :Pp :))
bebeğin cinsiyetini erkek olarak bildiğimiz için mavili beyazlı cicilerini giydirmişlerdi süpriz yaptı bize kız olarak doğdu :)) hepimiz şaşırdık ve sürekli sırıtıyorduk :)) büyüdüğünde farklı bi anı olarak anlatırız inşallah kendisine :)) 

ben de bir hafta içinde daha önce hiç görmediğim bir ortam görmüş oldum..
karısının çektiği ağrıları görüp ağlayan baba adayını görünce annemle dayanamayışımız...
ablamdan önce o kızın doğum yapmasını isteyişimiz :)) başında bekleyen ninesinin 12 tane doğum yapmış olmasına rağmen kızın acı çekmesine razı olmayıp sezeryana alınsın diye yakarışları...
doğumlar zorlaşıyor, ölümler kolaylaşıyor günümüzde...
artık doğum yapmış ya da yapacak olan kadınlara bakış açım çok daha farklı bu bir gerçek...
cennetlik anneler :))

22 Temmuz 2011 Cuma

Buralara uğramayalı;
mezun oldum ben blog :)
sonracığıma, annemi ablama bıraktım, yalnızlardayım...keçiyi ben sağacakmışım.. heidi'ye saygılar. öptüm bay:P
geçtiğimiz cuma çok güzel bi hediye geldi bana...çok çok mutlu oldum...şaşırdım..gözlerim dolu dolu oldu:)teşekkürler bile yetersiz buradan...
şimdilik bu kadar...



Not: Görseller Küçükkuyu'dan...

21 Temmuz 2011 Perşembe

Ayşe 3 TL

Mevsim; sarımsaklı bol domates soslu karışık kızatrma mevsimi...
Domatesli, biberli tarhana çorbası mevsimi...
Tarla domatesiyle yapılan salatanın mevsimi...
Pembe domatesler, çeşit çeşit biberler..isimleri de değişik üçburun, dolmalık, çilek biber, acı biber, tatlı biber...
Ne bolluk, ne bolluk... çok şükür...